MASKELi BALO :)
Çocuklar hayatın saf halini yansıtıyor bizlere. Bakıyoruz çocuklara ama çoğu zaman gerçek hayatı anlatışlarını göremiyoruz. Aslında sıklıkla bakıyoruz etrafa ama görmek için değil, sadece bakmış olmak için. Yaşıyoruz, nefes alıp veriyoruz en azından ama hakkını verebiliyor muyuz yaşadığımız hayatların? Dürüst olup kesinlikle hayır cevabını verebilelim isterdim. O babayiğiti gören varsa söylesin:) Peki neden yapamıyoruz? Artık maskelere o kadar bağımlı hale gelmişiz ki, kendi özümüzü, kim olduğumuzu unutmuşuz. Ne acı:((
Bu yazının amacı okuyan bir kişinin bile en azından bu konuyu düşünmesini ve belki harekete geçmesini sağlama dürtüsüdür. Bazen harekete başlamak için bir kıvılcım gerekir ya hani, işte belki bu yazı birileri için o kıvılcım olabilir. Umarım:))
Bir çoğumuz iş yemeklerine katılıyor. Bazılarına ailece katılmak gerekiyor. Çevremiz bizim mutlu aile tablomuzu merak ediyor. Bunun bazı haklı sebepleri de yok değil. Bizim gibi toplumlarda profesyonelliğin yanında çeşitli yan etkenler de, iş yaşamımızdaki pozisyonumuzun belirlenmesinde önemli rol oynuyor. Genellikle yöneticiler bu etkenleri de göz önünde bulundurarak bizi daha iyi tanımaya ve şifrelerimizi çözmeye çalışıyorlar. Çünkü maskeler var hayatımızda ve hangi durumda kendimiz olabildiğimizi biz bile karıştırıp dururken, bizim üzerimizde söz sahibi olan insanların da maskelerden arınmış halimizi anlamaya çalışmak için başvurdukları bir yol bu. Böyle ailece katılımın olduğu yemeklerde çocuklar vardır. Sadece kendisi olabilmeyi başarabilen sevimli, içten ve dürüst. Çocuklar henüz maskelerle tanışmadıkları için hayatın dürüst kısmında devam ederler yaşamaya. Onlar ağlar avazı çıktığı kadar, güler kahkahalarla, dans eder içinden geldiği gibi. Düşünmezler çoğumuz gibi, başkaları ne der, nasıl bakarlar diye. Çünkü adı çocuktur onların, hayatı tüm saf haliyle yaşayabilen sevimli insan yavruları. Masalarda oturan diğer topluluk, yani biz "yetişkinler", gıpta ederek içten içe bakakalırız bu duruma. Çoğu zaman göremeyiz bu resimdeki gerçek anlamı, sadece bakarız.Belki bir tebessüm:))
Yaşadığımız anlar ve içinde bulunduğumuz ortamlara göre çeşitli maskeler takınıyoruz. Başlangıcı ergenlik dönemlerine uzanıyor. Hep büyük olmaya özenerek yaşıyoruz, sanki büyük olmak marifetmiş gibi, asıl marifet her zaman içimizdeki çocuğu bastırmadan yaşayabilmekken. Girdiğimiz topluluğa göre de değişken bu maskeler. Bir gün beyazlarla beyaz olurken, diğer gün kararıyoruz siyah çevrede, ya da kızarıyoruz kırmızılarla beraberken. Peki özümüze ne oldu? Çoktan kaybettik, rahmet eylesin! Zaman hep aleyhimize işliyor bu döngüde. İlerledikçe özümüzden uzaklaşıyoruz. Cesaretimizden, dürüstlüğümüzden, kişiliğimizden. Bukalemun gibi her renge girebiliyoruz büyüdükçe. Çünkü hayat yarışında başka türlü ayakta kalamayacağımız öğretiliyor hep. "El etek öpmekle dudak aşınmıyor" nasılsa:)) "Ayıya dayı da diyebiliriz köprüyü geçene kadar", ne olacak ki? Yeterki hep kazanan tarafta olalım. Bunun için verdiğimiz tavizlerin önemi yok. Kişiliğimiz mi? O da neydi? Unuttuk. Sonra yüzümüze yapışıyor maskeler ve yüzümüzün gerçek şeklini unutuyoruz maskeler yüzünden. Yüz insanın öncelikli kişiliğidir. Bu sebepledir anlaşılmak isteyip dururken kimse tarafından anlaşılmamaktan şikayet etmelerimiz. İnsanlar bizim öncelikli kişiliğimiz zannederek maskelerimize bakıyor çünkü. Sonra biz hayıflanıyoruz. Komik:))
Hadi bugün deneyelim. Maskelerimizi çıkartıp kendimiz olma cesaretini gösterelim. Belki hayat bizi olduğumuz gibi de kabul eder. Kim bilir?:)))
Saygı, sevgi ve ışıkla....
BUGÜN HAYATIMIZIN GERİYE KALANININ İLK GÜNÜDÜR....
Güzel
YanıtlaSilTeşekkürler...
Sil